CHP’li Cemal Kaman’ın Gündem gazetesindeki açıklamalarını tebessümle okudum. Gülerek okudum diyemem çünkü söylediklerine gülmek demek karşı taraftaki insan her kim olursa olsun, hatta düşüncesi, tarzı, dini, dili, ırkı, etnik kimliği ne olursa olsun saygısızlık demektir. Bizim öyle saygıdan yoksun bir yazıya imza atmak gibi bir derdimiz yok. Bunu baştan açık açık belirteyim.
Orada sayın Cemal beyin isim vermeden “Kullanılıyor” dediği gazete galiba bizim gazetemiz.
Şimdi duyuyor gibiyim “Hem sizi sert bir şekilde eleştiriyor, hem de sen bu satırları tebessümle okuyorsun…”Hadi oradan.” dediğinizi.
Ancak gerçek bu. Çünkü Cemal beyin söylediklerinin elle tutulur gözle görülür bir tarafı yok. Sayın Kaman gazetemizde çıkan “Sahte üye skandalı” ve “Delege seçimi” haberinden öyle rahatsız olmuş olacak ki…
Böyle bir açıklama yapma gereği hissetmiş…
Polemik yapmayı severim. Ama bu konuda polemik yapmayı istemem çünkü tarzım değil.
Hele hele de Cemal Kaman’la…
Siyasetini bilmem ama kibar bir üslubu olduğunu bilirim…
Şimdi bir soru da haberi kaleme alan Serkan bey kardeşime..
Serkan kardeşim gazetecilikte bir kural var eminim sende çok iyi bilirsin.
Beş günden sonra gelen yalanlama, doğrulamadır.
Bu bir medya terimidir. Bildiğine de eminim.
Cemal Beyin itirazı haberden günler sonra geldi.
Her neyse bunun takdirini sen yaparsın artık..
Gelelim asıl mevzuya.
Tarih 2 Mart 2012 Saat: 12.06
Sayın CHP'li Cemal Kaman beni aradı…
Selam faslının ardından sitem kısmına geçti. Haberi gazetede gördüğünü ve bizim kendisi ile irtibata geçmediğimizi anlatmaya çalıştı.
Bende kendisine dedim ki; “Çiğdem’e arattırdım o gün” Önce şaşırdı “Çiğdem sizinle mi çalışıyor” dedi. “Evet” cevabını verince şaşırdı. (Bu arada bahsedilen Çiğdem gazetemiz haber editörü Çiğdem Şirin. Bir kere bu piyasanın içinde olan bir gazetecinin kimle çalıştığını bilmemek bir siyasetçinin gündemden ne kadar uzak olduğunu ve Gölbaşı’yla içli dışlı olmadığını da gözler önüne seren acı bir gerçektir.)
Sonra dedi ki “Benimle görüşmek istiyorsam gel bürodayım, çay içelim” dedi. Bende biraz işim olduğunu, hemen gelemeyeceğimi ve ne zamana kadar büroda olduğunu sordum. Yarım saate kadar İl Başkanlığına gideceğini ve akşam saat 9 gibi geleceğini söyledi.
Bende bunun üzerine kendisi ile yüz yüze görüşme şansımız olmadığı için habere karşı cevap hakkını kullanabileceğini ve cevap hakkını mail yoluyla iletebileceğini söyledim. Mail adresimi açık açık verdim.
“Sahte üye skandalı” haberimizin kaynağını sorunca, gazetecilerin haber kaynaklarını açıklama zorunluluğu olmadığını kendisine bildirdim. Sitem etti, kendisinin adıyla sanıyla açıklama yapacağını korkusu olmadığını söyledi, bende kendisine buna saygı duyduğumuzu ve herhangi bir itirazımızın olmadığını söyledim. O da kendisine verilen cevap hakkını kullanacağını ve mail yoluyla yazıp göndereceğini söyledi. Hatta büromuza uğrayıp çayımızı içmek istediğini de sözlerine ekledi.
“Delege seçiminde müthiş zafer” başlıklı haberimizden rahatsız olduğunu söyleyip, zaferin düşmana karşı alındığını söyledi. Bizde kendisine bu haberde gazetenin yorum katabileceğini söyledik. Bunun üzerine Cemal Kaman’dan şöyle bir hamle geldi:
“O zaman sen bizim biraz iç işlerimize karışıyor gibisin. O zaman şunu da yazabilir misin? Diğer köyler ve mahallelerde de biz kazandık bunu da yazabilir misin?”
Bende kendisinin böyle bir açıklamada bulunması halinde memnuniyetle yazabileceğimizi söylerken “biz kazandık bunu da yazabilir misin” sözleriyle Cemal Kaman’ın CHP içinde bir taraf olduğunu itiraf ettiğini kendi kulaklarımla işittim.
Konuşma uzun uzun devam etti. Gazetemizin CHP konusundaki yayın politikasını eleştirdi, bende kendisine dedim ki “Gazetemle ilgili benim gazetem dahi olsa eleştirilerinizi söyleyebilirsiniz. Bende bunu memnuniyetle gazetemde yayınlarım. Bunda bir sıkıntı yok.” dedim.
Bu sözlerim üzerine Cemal Kaman “Özcancım sen bu CHP’yle bayağı bir ilgileniyorsun. Karşı karşıya gelip bir konuşmamız lazım. İlginden dolayı da teşekkür ederim” dedi. “Hay hay” deyip Cemal Kaman’a gazetemizin bir yayın politikası olduğunu bu politikada kendi savunduğumuz değerlere karşı düşüncelere de yer vermek zorunda olduğumuzu ve bunun bir kamu görevi olduğunu söyledim.
Bu sözler üzerine Cemal Kaman’da CHP’de sadece bir kesimin politikasını sürdürdüğümüzü söyleyip eleştirilerini yöneltti. Bende sayın Kaman’a aynen şu ifadeleri kullandım:
“Başka gazetelerde sizi temsil ediyormuş gibi bir görüntü var. Biz ağzımızı açıp “a” demiyoruz. Siz beni eleştirirken sizin tarafınızda olan gazetelerde var. Sizin birlikte olduğunuz dirsek teması halinde olduğunuz gazetelerde var. Sizin onları da eleştirmeniz gerekir.” Dedim.
Cemal Kaman’da eleştirilere saygı duyduğunu, eleştirilerde eksik olan bir tarafı varsa onu tamamlamaya çalıştığını ifade ederek “ Burada anlaşılan seni ziyaret edip birebir yapmanı sağlamak lazım. Bütün sorularına çayını içerek yanıt veririm. Verdiğim yanıtları da yazmanı dilerim.” Dedi.
“Hay hay” deyip iyi dileklerle telefonları karşılıklı olarak kapadık..
Şimdi Cemal Kaman’la olan bu görüşmenin detaylarına neden açıkladım ona gelelim.
Birincisi Cemal Bey’e gazetecilik etik kurallarına bağlılığımız ilettik ve her koşulda cevap hakkını kullanabileceğimiz söyledik. Cemal Kaman bu konuşmalarımızdan sonra cevap hakkını başka bir gazetede, bizim gazetecilik anlayışımızı sorgulayarak vermek istemiş. Ona da sonuna kadar saygı duyuyoruz.
Gölbaşı siyasi kamuoyu oldukça iyi bilir ki;
Koşul ne olursa olsun her kişi cevap hakkını Gölbaşı Son Gaste’de kullanabilir. Buna izin vermemek ne gazetecilik etiğine, ne de bizim kişiliğimize yakışır. Bir kere bunun sizin tarafınızdan bilinmesi gerekir.
Sizi sevmeyebilir, sizin güttüğünüz CHP politikası hoşuma da gitmeyebilir…
Bir gazeteci olarak sizi eleştirebilirim de.
Belki tarafta olabilirim..
Ancak kendinizi savunma hakkınıza saygı duymak zorundayım. Aksini yaparsam yaptığım mesleğe de kişiliğime de ihanet etmiş olurum.
Bu cevap hakkı duruma göre bazen zoraki, bazen de iyi niyetli, bazen de tekzip yoluyla olabilir. Ancak her şey etik kuralları çerçevesinde olur. Burada cevap hakkını kullanmak yolu açılmışken başka gazetede bizi eleştirerek yapmak ortada bize karşı bir iyi niyetin olmadığını gösterir…
Her neyse neden o yazıyı tebessümle okuduğuma gelince…
Kendi gazetesinde, kendine karşı yapılan eleştirileri yayınlama cesareti olabilen her bir gazete yetkilisi Cemal Kaman’ın eleştirilerini okusaydı, eminim ki benim tebessümümden fazlasını göstermezdi.
Ne bir intikam duygusu, ne de başka bir şey.
Malum son günlerde “İstifa ederim” moda oldu. Bende bu modaya geçtiğimiz günlerde uydum. Bu modayı da devam ettireyim. Bu dediklerimi ispat edemezsem, inanın pılımı pırtımı toplar, arkama bile bakmadan Gölbaşı’nı terk ederim. Bu kadar açık, şeffaf ve netim. Ancak bu netliği ve şeffaflığı siyasetçiden de beklerim…
Konunun yargıya intikali konusuna gelince de bir Latin atasözü derki “Dünyanın yıkılmaması için bırak adalet yerini bulsun. Dünya yıkılsa da bırak adalet yerini bulsun.”
Bende CHP kongresi öncesi son yazımda (Umarım başka yazı yazmak zorunda bırakılmam) İlçe Başkanı Ercan Şimşek’e kongre öncesi iyi niyet dileklerimi sunmak isterim:.
Şahsınızın, yönetiminizin ve partinizin delege seçimlerinde aldığı “DEMOKRASİ ZAFERİ”nin tekrarını diler, hem parti içinde hem de parti dışında, gösterdiğiniz kararlılığı ve dik duruşu dün olduğu gibi bugünde sürdürmenizi dilerim.