Demokratik Özerklik metnine soruşturma

Diyarbakır Savcılığı Demokratik Özerklik metni ile ilgili inceleme başlattı.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, DTK'nın dün açıkladığı ''Demokratik Özerklik'' ile ilgili soruşturma başlattı. Soruşturma kapsamında, dün okunan sonuç bildirgesiyle ilgili metin incelemeye alındı.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, DTK'nın dün BDP il binasında toplanan ve Demokratik Özerkliği ilan ettiğini açıkladığı toplantıyla ilgili soruşturma başlattı. Savcılık, basın yayın organlarında çıkan haberleri ihbar kabul ederek başlattığı soruşturma kapsamında, emniyettten görüntü çözümlerini istedi.

Diyarbakır'da olağanüstü toplanan Demokratik Toplum Kongresi, demokratik özeklik ilan ettiğini açıkladı. DTK Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk, demokratik özerkliğin ilanını, "Uluslararası insan hakları belgelerinin tanımladığı haklar ışığında ortak vatan anlayışı temelinde, toprak bütünlüğüne ve demokratik ulus perspektifi, Türkiye halklarının ulusal bütünlüğüne bağlı kalarak, Kürt halkı olarak demokratik özerkliğimizi ilan ediyoruz" diye duyurdu. 

DTK'nin Diyarbakır'da BDP il binasında yaptığı olağanüstü toplantıya BDP Grup Başkanı Selahattin Demirtaş, DTK Genel Başkanı Ahmet Türk, yardımcısı Van Milletvekilleri Aysel Tuğluk, milletvekilleri Sabahat Tuncel, Bengi Yıldız, Leyla Zana, Nursel Aydoğan, Demir Çelik, Emine Ayna, Adil Kurt, Altan Tan, BDP Genel Başkan Vekili Hamit Geylani, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, belediye başkanları Abdullah Öcalan'ın kardeşi Mehmet Öcalan ile DTK'nın 850 delegesi katıldı. 

İŞTE O BİLDİRİ

Yaklaşık 6 saat süren olağanüstü toplantının ardından DTK Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk, hazırlanan bildiriyi okudu. 'Demokratik Özerklik İlan Belgesi' başlıklı bildiriyi okuyan Tuğluk, "Uluslararası insan hakları belgelerinin tanımladığı haklar ışığında ortak vatan anlayışı temelinde, toprak bütünlüğüne ve demokratik ulus perspektifi, Türkiye halklarının ulusal bütünlüğüne bağlı kalarak, Kürt halkı olarak Demokratik Özerkliğimizi ilan ediyoruz. Halklarımızın demokratik birliğine ve özgürce yaşama özlemlerine dair büyük gelişmelere vesile olacağına olan umut ve inançla Demokratik Özerkliğin ilanının halkımıza, Türkiye halklarına, Ortadoğu ve dünya halklarına ve tüm ilerici insanlığa hayırlı olmasını diliyoruz" dedi. 

Tuğluk, Mezopotamya'nın en eski halklarından olan Kürtler'in bugün inkar ve imha politikaları sonucu soykırım tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu belirterek, şöyle dedi:

"Ulus devletçi anlayışlar Kürdistan'ı kendi uluslaşmalarının yayılma alanı olarak görmekte ve bunun için görülmedik baskı, istismar, asimilasyon yöntemleri uygulamaktadırlar. Kürtlerin bu insanlık dışı amaca karşı direnişleri olmasa, insanlığın kök hücresi gibi olan bu halk gerçekliği yok olmakla yüz yüze kalacaktır. Türkler, Anadolu'ya ilk yöneldiklerinde aynı dine mensup Kürtler'i dost bir halk olarak yanlarında bulmuşlardır. Türkler, Malazgirt savaşını Kürtler'in desteğiyle kazanmışlardır. Anadolu içlerine doğru yönelirken Kürtlerle ittifak içinde olmayı başarıları için zorunlu görmüşlerdir. Kürtler de Türkler'i ittifak kuracakları bir halk olarak ele almışlardır. Osmanlılar, yüzyıllar boyu Kürtlerle iyi ilişki içinde olmanın bilinciyle hareket etmiştir. İmparatorluğun çöküşünün yaşandığı 19'ncu yüzyılda Kürtler'e yönelik olumsuz politikalar sonucu isyanlar gelişmiştir. 19'ncu yüzyılda bozulan ilişkiler 20'nci yüzyılda trajik bir hal almıştır. 20'nci yüzyılın başından itibaren İttihat ve Terakki'nin diğer halkları yok etme temelinde Osmanlı imparatorluğu'ndan geriye kalan topraklar üzerinde Türk uluslaşmasına dayalı ulus devlet yaratma politikası, diğer halklara büyük acılar yaşattığı gibi, Kürt-Türk ilişkilerinde de Kürtleri yok oluş sürecine götüren bir dönemin başlamasının ideolojik ve siyasi temeli olmuştur" diye konuştu.

Türkiye'nin kuruluşunda büyük rol oynayan ilk meclis ve 1921 anayasası temelinde kurulan Türkiye'nin kuruluş felsefesi ve siyasetinde Kürt inkÔrının olmadığını, Kürtlerle birlikte kurulmuş yeni Türkiye'nin varlığının bulunduğunu ifade eden Tuğluk, "Türkiye'nin kuruluş siyaseti ve felsefesi Kürtler açısından da kendi kimlik ve varlıklarıyla içinde yer aldıkları bir anlayışa dayanmaktadır. Ancak Türkiye'nin uluslararası alanda meşruiyetinin temeli olan Lozan anlaşması ve ardından oluşturulan 1924 anayasasıyla Kürtlerin Türklük içinde eritildiği ulus devlete dayalı red ve imha politikaları meşruiyet aracı haline getirilmiştir. Koçgiri, Şeyh Sait, Ağrı, Dersim vb. isyanların gelişmesine yol açan da bu ulus devlet politikası olmuştur. Daha sonra da bu isyanları gerekçe yaparak Kürtler üzerinde insanlık tarihinin en acımasız yok etme politikaları sürdürülmüştür. Uluslararası egemen güçlerin desteği alınarak fiziki katliamlar da dÔhil tümden Kürtlerin bitirilmesini hedefleyen tehlikeli planlar acımasızca hayata geçirilmiştir. En son 38 Dersim Katliamıyla, hakim olan Özerklik ilişkisi yerini Kürt halklarının inkar ve imhasına bırakmıştır" dedi. 

İnkar ve imha politikasının bugüne kadar acımasızca yürütüldüğünü, 20. yüzyıl başında kurulmuş ortadoğu statükosu ve statükoyu kendi çıkarlarına uygun gören uluslararası güçlerden de destek aldığını vurgulayan Tuğluk, "Türkiye'nin Kürtler üzerinde egemenlik kuran diğer devletlerle Kürtlerin ulusal varlıklarının yok edilmesi konusunda kurduğu ittifak da bu politikanın ağır biçimde sürdürülmesini sağlamıştır. Ulus devletlerin halklar ve farklı kültürler açısından nasıl bir soykırımcı karakter taşıdığını Kürtler üzerinde egemenlik kuran bu devletlerin politikalarında çok açık biçimde görmek mümkündür. Kürt halkının varlığı tanındığı ifade edildiğinde bile halk olmaktan doğan hakları yok sayılmakta, meşru ve yasal temsilcilerinden kopuk ele alınmakta ve parçalanmaya çalışma siyaseti yürütülmektedir. Eski statüko aşılıyor gibi gösterilmeye çalışılsa da yeni bir inkar statükosunun kurulmaya çalışıldığı Kürt halkı açısından tartışma götürmez bir durum" olduğunu iddia etti. 

Siyasi ve askeri operasyonların sürdürüldüğünü, genel seçimlerle açığa çıkan, Kürt halkının özgür iradesinin önünün kapatılmak istendiğini ileri süren Tuğluk, Hatip Dicle'nin vekilliğinin düşürülmesi ve tutuklu bulunan seçilmiş vekillerin serbest bırakılmamasının yeni statükonunun göstergesi olduğunu savundu. Tuğluk, "KCK davası adı altında Kürt siyasetçilerine karşı yürütülen siyasi soykırım operasyonları sonucu binlerce insanımız tutuklanarak rehine olarak tutulmaktadır. Haksız yere yıllardır zindanlarda tutulmaktadırlar. Kürtçe anadiline karşı kültürel soykırım devam etmektedir. Yukarda da ifade ettiğimiz gibi Kürt halkının doğal halk olmaktan kaynaklı hakları, ülkesi, dili, kültürü, kimliği, yaşamı yok sayılmakta, tasfiye edilmek istenmektedir" dedi. 

Gündem Haberleri

Hem devleti hem cemaati idare edenler var