1. HABERLER

  2. SPOR

  3. Adnan Polat Uluç'a dert yandı
Adnan Polat Uluç'a dert yandı

Adnan Polat Uluç'a dert yandı

Adnan Polat Galatasaray'da yaşanan olayların perde arkasını Hıncal Uluç'a anlattı.

A+A-

-Kararı merakla beklenen Beyoğlu 2. Asliye Hukuk Mahkeme'si, seçim üzerindeki tedbiri kaldırdı. Büyük bir kaos yaşayan Galatasaray "Önemli bir engelden kurtuldu" diyebiliriz miyiz?
Seçimin önünde aslında engel yoktu. Herkesin bildiği ve inandığının aksine...
Ben geçen hafta Adnan Polat ile buluştum, iki saat konuştuk. Polat, 'Olağanüstü kongre yapamazsınız' kararı çıkması ihtimaline karşı bütün yöneticilerden istifalarını almış, cebine koymuş. Bana da gösterdi. 'Mahkeme seçim yapamazsınız' derse o istifaları yürürlüğe koyacaklar, Galatasaray yönetimi istifa etmiş olacak.
İstifa eden yönetimin yerine tüzük gereği yeni bir yönetim seçilecek. O yönetim seçilene kadar da görevine devam edecek. Bu hazırlığı yapmışlar. Ama tüm dedikodulara karşın, mahkemenin kararını etkilememek için sesini çıkartmadan sonucu beklediler.

-Galatasaray dergisine yaptığı açıklamada da "Gereğini yaparız" diyerek istifa edebileceğinin sinyalini vermişti ama bu konuda hazırlık yapıldığını ilk defa öğreniyoruz.
Ben çok net olarak, istifaların verildiğini gördüm. Ortada mahkeme olduğu zaman, mahkemeye kafa tutar gibi bir açıklama yapmamak lazım.

-Polat'la yaptığınız görüşmeden biraz bahseder misiniz? Yapılan eleştirilerle ilgili ne düşünüyor, nasıl bir ruh hali içinde? Gelinen bu noktada kendini nerede görüyor?
Başından sonuna tek taraflı bir konuşma oldu. Saat 15.30'da gitmem gereken bir randevum vardı. Giderken, 'Hiçbir şey sormadan, Polat'ın konuşmasına izin vereceğim. Sonra ben sorularımı soracağım' diye düşündüm. Adnan Polat'ın konuşması bittiği zaman saat 15.30'u geçiyordu! Benim artık daha fazla kalmama imkan yoktu. "Bundan sonra ne olacağının kesin kararı 3 Mayıs'ta verilecek. Mahkemeden sonra biz seninle 2 saat daha oturalım. Bu defa ben soracağım" dedim.
Adnan Polat, genel olarak kendi döneminin savunmasını yapıyor.

"OYLAMADA HATALAR YAPILDI"

-Son konuşmalarında çok üzgün görünüyordu. 'İyi anlaşılamadığını' düşünüyor sanırım...
Çok üzgün ve 'Biz bu şekilde gitmeyi hak etmedik' inancında...
Tabii bu şekilde gidişinde kendi rolü de var. Mesela Polat diyor ki, "Biraz düşünenin çok net anlayacağı şekilde konuştum ve 'Ben bu kongreden sonra seçim kararı aldığımı açıklayacağım' dedim" diyor. "Ama böyle ifade etmedim. Böyle ifade etseydim, ibra etme rüşveti gibi olabilirdi. Ama ben çok net, 'Biz bu işi burada bitiyoruz' dedim' diyor. Bununla birlikte oylamanın sayımında çok büyük hatalar yapıldığını söyledi.
Ayrıca, yeni statla ilgili de "Böyle bir açılış törenini de hak etmedik" dedi. Orada programda yeri olmayan Erdoğan Bayraktar, 'Ben de bir iki şey söyleyeyim' diye son anda haber göndermiş. "Bu kadar emeği var. Konuşmasına peki" dedim ama akla hayale gelmez şeyler söyledi. "Zaten orada hazırlıklı gelmiş 300-500 kişilik bir grup var. Onun istihbaratını aldık. Hatta Sayın Başbakan'a da söyledim" dedi. Önemli değil demiş Başbakan gelmiş.
Mesela Cumhurbaşkanı, dönmüş. Açılışa gelecekken vazgeçmiş. 'Bu 300-500 kişi aleyhte tezahürat yapacak' diye... "Fakat" dedi, "Biz 300-500 kişiyi rahatlıkla çözebilecekken, Erdoğan Bayraktar'ın kışkırtıcı konuşması işi diğer tribünlere de yayınca, Başbakan kalktı, gitti.
Galatasaray tarihinin en büyük eserlerinden birisinin açılışını hep beraber yüzümüze gözümüze bulaştırdık."
Bir sürü üzgün olduğu konu var.

DAVA AÇMAK HERKESİN HAKKI

-Polat ve 10 yönetici arkadaşı, mali kongredeki idari ibrasızlığın iptali için dava açtı. Galatasaray tarihinde ilk kez bir başkanın kulübü dava etmesi nedeniyle tepki topladı. Polat teamüllere aykırı mı davrandı?

"Vay Galatasaray'ı mahkemeye verdi" diye eleştiriler yapmak ucuz polemik... "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi" diye bir kurum var. Türkiye'deki yargı yolları tükendiği zaman, Fransa'daki yargı yolları tükendiği zaman, İngiltere'deki yargı yolları tükendiği zaman gidilecek bir yer... Herkesin gidebileceği bir üst mahkeme... Her ülkeden bir yargıç var. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne giden herhangi bir kişiyi aşağıladık mı; şimdiye kadar... Peki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gidildiğinde, dava edilen kim: Türkiye!..
Ben şimdi bu ülkede haksızlığa uğradığıma inansam ve bu hakkımı mahkemelerden çıkaramasam, En son mahkeme, Yargıtay da 'Hayır sana haksızlık yapılmadı' derse, ben kendi hakkımı aramak için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne giderim. Ama 'Oraya giderim' demek Türkiye'yi 'Mahkemeye vermek' demek.
O zaman Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gitmek, bir İngiliz için de bir Fransız için de bir Türk için de çok aşağılık bir iş!.. İnsan kendi ülkesini mahkemeye verir mi? Hayır; o hukuki dil... Aradığın kendi hakkın...
Adnan Polat'ın da bir insan olarak haklarını sadece burada değil, gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne kadar gitmeye hakkı var. Sadece Galatasaray'ı değil, fiilen Türkiye Cumhuriyeti'ni de dava etmeye hakkı var. Bu onu hiçbir zaman Galatasaray ve Türk düşmanı yapmaz.

BAŞKANLIK YARIŞINDAN ÇEKİLİR

-Mahkemenin tedbir kararını kaldırmasıyla birlikte seçimin önünde engel kalmadı. 3 aday var, renk seçimlerini de yaptılar. Seçim yarışıyla ilgili neler söyleyeceksiniz?

Büyük bir şey olmazsa Ünal Aysal seçilir. Büyük bir şey de Ünal Aysal'ın yarıştan çekilmesi...

-Ünal Aysal da hukuki sürecin işleyişine göre "Çekilebilirim" demişti. Ama mahkemenin kararıyla bu sorun da ortadan kalkmış oldu.

Hep söylüyorum bunu; Ünal Aysal, Galatasaray Başkanlığı hırsı olan bir adam değil. Adına bir takım çirkin işlere sokarlarsa 'Lanet olsun' der çeker gider.

G.SARAY'A SANKİ BÜYÜ YAPTILAR

Beşiktaş-Galatasaray derbisi oynandı, iki takımın da iddiası bulunmaması nedeniyle heyecan dozu düşüktü.
Galiba Türkiye gazetesindeydi. Harika bir başlık gördüm. Böyle gazeteciliği seviyorum ben. "Gazozuna derbi." Bu kadar güzel ifade edilebilir. Maç günü, o maçı duyuran habere "Gazozuna derbi" başlığını atmışlar.

-Galatasaray maça iyi başlasa da arkasını getiremedi ve Beşiktaş sahadan 2-0 galip geldi.

Şimdi iki bölümlü bir maç. Birinci bölümde, Galatasaray çok iyi top oynadı. Müthiş hırslıydılar. Müthiş koşuyorlardı. Çok iyi pres yapıyorlardı. Beşiktaş'a top oynatmadılar. Birinci devre biterken topa sahip olma oranları aşağı yukarı yüzde 60'a 40'tı.
Barcelona gibi anlamsız topu çevirerek topa sahip olma değildi. Futbol oynama amacıyla topa sahip olma...
Fakat devrede ne olduysa yani büyüye inansam, 'Biri soyunma odasında büyü yaptı Galatasaray'a' diyeceğim.
Beşiktaş'ın herhangi bir iddiası olurdu da devre arasında vardır ya dostların hatır şikesi 'Ya size bir şey yok.
Bize şurada yapmayın' denir ya hep!.. Geldiler Beşiktaşlılar rica ettiler! O birinci devredeki Galatasaray yok oldu. Topa koşmuyorlar, ayaklarına top gelmedikçe hamle yapmıyorlar, presi tamamen unutmuşlar.
İkinci yarı 5 falan olurdu. İki girdi, iki direkten döndü bir o kadar misli de gollük pozisyon vardı ilaveten.
Bir maçın iki yarısının bu kadar siyah-beyaz dönüşüne hele de bir derbide çok az şahit oldum. Ne olduğunu bilmiyorum soyunma odasında!..

GELECEK SEZONU ETKİLEMEZ

Galatasaray, tarihinin en kötü sezonunu yaşıyor ve Beşiktaş karşısında 16. mağlubiyetini aldı.
Maçlarda direnci çabuk kırılıyor. Yeni yönetimin en büyük sorunu da bu yenilme alışkanlığına son vermek olacak sanırım.
Çok önemli değil. Bu sezon bitti zaten. Bugün Beşiktaş maçını ya da yarın işte bilmem ne maçını, öbür gün bilmem ne maçını kazanmanın Galatasaray'a faydası yok. Tek görünürdeki tehlike; küme düşme.
Onun da matematik olarak imkanı kalmadı. Niye motive olsun adam? Kim motive edecek?
Bitmiş, sıfırlamış bir yönetim, 'Aman gel hoca şurada dur, takımın başında' denen bir antrenör ve herkes de biliyor ki gelecek sene bu takımın yarıdan fazlası değişecek. Öyle olunca işte o kadar. Ama yeni bir yönetim, yeni bir güçlü teknik kadro, yeni bir düzen içinde Galatasaray her zaman lige Galatasaray olarak başlar.
Bu sene gelecek sezonun ağustos ayını etkilemez.

TERİM VE DENİZLİ BİRLİKTE ÇALIŞSIN

Terim bir soru üzerine "Bundan sonra ismimi daha sık duyacaksınız" diyerek dönüş sinyali verdi. 'Ünal Aysal ile anlaştığı' şeklinde haberler geliyor. Terim, 3. kez Galatasaray'ın başına geçmeli mi? Başarılı olabilir mi?

Galatasaray Teknik Direktörlüğü, artık Fatih Terim'e ufak gelir. Benim ölçüm bu. Martin Luther King'in ünlü bir lafı var; "I have a dream (Benim bir rüyam var.)" Benim de Galatasaray ile ilgili bir rüyam var.
Fatih Terim, Galatasaray'ın bütün futbolunun başına geçsin. Adnan Sezgin'in olmak istediği, çapı hiç yetmediği ve Galatasaraylılığı yetmediği için olamadığı, Adnan Polat'ı da felakete sürüklediği pozisyon...
6 yaşında Florya'ya gelen çocuk, Fatih Terim'in kontrolüne girecek; A takımından emekli olana kadar jübilesini yapana kadar (Arada transfer olur olmaz o ayrı) Terim'i bilecek. Bütün bu organizasyonu Fatih Terim yapacak.

MENAJER TERİM, HOCA DENİZLİ

Fatih Terim, Galatasaray'da kimse farkında değil müthiş bir altyapı organizasyonu yapmıştı.
Barcelona'nın o efsane La Masia'sı Florya'da oluyordu. Fatih gidince yarı yolda bıraktılar.
Polat, Tugay Kerimoğlu ile o işi başlatmayı düşündü ama kendi yaptığını kendi bozdu. Rijkaard gider gitmez, Tugay'ı antrenör yardımcısı yaptı. Halbuki Tugay orada çok daha iyi bir iş yapıyordu.
Galatasaray'ın zaten kaybolmuş bu senesinde zevalini kurtarmak için değil geleceğini şekillendirmek için çalışıyordu.
Burada Fatih Terim, yönetimlerle değişmeyecek, bu planlamayı çok iyi bilen, 6 yaşından A takımına kadar bütün teknik direktörlerin yardımcısı, yol göstericisi icabında yanında oturan birisi olacak. Futbol Menager Fatih Terim.
Galatasaray A Takımı'nın teknik direktörü de Mustafa Denizli.
Bana dediler ki "İki isim beraber çalışmaz."
Ben diyorum ki "Çalışırlar." Fatih Terim ile Mustafa Denizli'nin bire birde ne kadar iyi arkadaş olduklarını en iyi ben biliyorum. Galatasaray'da oynarlarken aynı odada kalıyorlardı.
Oda arkadaşıydılar.
Düşünebiliyor musun; bir Galatasaray maçı oynanıyor ve kulübede Fatih Terim ile Mustafa Denizli yan yana oturuyor.

HERKESİ DİNLER BİLDİĞİNİ OKUR

-Sanki daha çok çatışma yaşanır gibi... Ayrıca Denizli, Terim'in altında çalışmayı kabul eder mi?

Denizli'nin bir yanı var; Herkesi dinler ama bildiğini okur. İnandırırsan seni de dinler, beni de dinler, Fatih Terim'i de dinler. Fatih Terim'in, Denizli'nin yanında oturup 'Bunu şöyle yapalım, böyle yapalım' demesi Denizli'nin kafasındaki planı değiştirmez inanmazsa. Ama inanırsa da hiç tereddüt etmez. 'Harikasın hoca, hemen öyle yapalım' der. Denizli'nin bu yanını en iyi ben biliyorum. İkisiyle de yıllarca arkadaşlık yaptım.
Dünya Kupası'na gitti İsveç; iki arkadaş teknik direktör yan yana otururken... Bu modeli yaşadık biz. Üstelik onların şeyi de yoktu böyle 'Sen şusun' diye. İkisi de beraber teknik direktörlük yaptı.

Bu haber toplam 1563 defa okunmuştur
Etiketler : , ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.